“Taş yolun ötesinde kapının girişi cam rüzgarlıkla korunuyordu. Kapının önüne geldiğimde üstünde mermere kazılmış uyarı dikkatimi çekti.
Xasiork
Ölümsüz Öykü Kulübü
Yalnız Gören Gözler Girebilir!..
Birkaç gazetede muhabir olarak çalışmıştım, edebiyat dünyasını da takip ederdim ama böyle bir kulübü hiç duymamıştım. Zilin altında "Nitimur in Vetitum!" yazıyordu. Latince bir deyim olmalıydı ama anlamını bilmiyordum. Gökhan’a ne olduğu yolundaki merakım, çekingenliğimi bastırdığı için zili çaldım.
Küçük bir kilit açılma sesi duyunca kapıyı ittim. Önümde bir hol uzanıyordu, yerde kırmızı bir halı vardı. Duvarlar, kare şeklinde işlemeli ağaç çerçevelerle kaplıydı. Tavan tıpkı Rönesans kiliselerinde olduğu gibi dini resimlerle süslenmişti. Holün öbür ucunda meşe ağacından yapılmış, oymalı bir kapı dikkati çekiyordu, alt boşluğunda oynaşan sarı kırmızı bir ışık vardı. Alev ışığı diye düşündüm, ya bir soba, ya da büyük bir ihtimalle şömine ateşi. Tedbirli bir şekilde birkaç adım atmıştım ki, tam arkamdan gelen sesle yerimde sıçrayıverdim;
"Ceketinizi ve ayakkabılarınızı alabilir miyim?"